ABD’de 11 Eylül 2001’de düzenlenen terör saldırılarının aydınlatılmasına yönelik davalar sürüyor. Yaşamını yitirenlerin yakınları ve mağdurlar tarafından açılan davaların çoğu hala sonuçlanmazken saldırılarla ilgili merak edilen birçok konu da cevap bekliyor.
Sayılarının 10 bin civarında olduğu belirtilen 11 Eylül mağdurları ve yakınlarının, saldırıların faillerinin bulunması ve tazminat talebiyle açtıkları davalardan bazıları sonuçsuz kalırken avukatlık firmalarının üstlendiği bazı davalar ise geçen çeyrek asra yakın zamana rağmen karara bağlanmış değil.
Eylül 2001’de New York’un Wall Street bölgesindeki ikiz kuleler ile Pentagon’un yer aldığı noktalara gerçekleştirilen terör saldırılarında hayatını kaybedenlerin yakınları ve mağdurlar, hala net olarak saldırıların kimin tarafından finanse edildiğinin cevabını alamadı.
Saldırıların mağdurları, söz konusu sürede görev yapan 4 ABD Başkanı’nın desteğini alabilmek için hukuk firmaları aracılığıyla lobi şirketlerine para ödemek dahil birçok yolu denemek zorunda kaldı.
Davacılar, geçen yıl saldırıların 20. yılı öncesinde ABD Başkanı Joe Biden’a gönderdikleri mektupta Federal Soruşturma Bürosu’na (FBI) konuyla ilgili sahip olduğu belgeleri açıklaması için emir vermesini istemiş, aksi takdirde kendisini anma töreninde görmek istemediklerini belirtmişti.
FBI, saldırıları Suudi Arabistan’ın fonladığını savunuyor
FBI’ın 4 Nisan 2016 tarihli soruşturma belgesinde 11 Eylül saldırılarında kullanılan uçakları kaçıran Suudi Arabistan vatandaşlarından ikisine sağlanan lojistik destekle ilgili bilgiler yer alıyordu.
Saldırıların 20. yılına günler kala ABD Başkanı Joe Biden’ın verdiği talimat üzerine FBI, bu bilgilerin bazı detaylarını açıklamıştı.
Belgelerin paylaşılması kararını Washington’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği memnuniyetle karşılamış, “bağlantı” iddialarını yalanlamıştı.
Kamuoyuyla paylaşılan 16 sayfalık dosya, hava korsanlarının ABD’deki Suudi iş birlikçileriyle temaslarını ortaya koysa da Suudi hükümetinin saldırılarda rolünün bulunduğunu kanıtlayan bir belgeye yer vermiyordu.
Mağdur yakınları, saldırılarda kullanılan yolcu uçaklarını kaçıran 19 teröristten 15’inin Suudi Arabistanlı olmasını ve FBI’ın belgelerini gerekçe göstererek New York Güney Bölge Mahkemesi’ne Ağustos 2021’de dava açmış ve Suudi yetkililerin sorgulanmasını istemişti.
Dünya Ticaret Merkezi’nde hayatını kaybedenlerin yakınlarının avukatı Jim Kreindler, açıklanan belgelerin “Suudi hükümetinin 11 Eylül saldırılarında sorumluluğunun olduğuna ilişkin” iddiaları güçlendirdiğini savunmuştu.
Saldırının mağdurları mahkemede umduklarını bulamadı
Kreindler & Kreindler Hukuk Bürosu’nun internet sitesindeki bilgilere göre Suudi hükümetini hedef alan davacılar, Suudi bağlantılı Bosna-Hersek’e Yardım Yüksek Komisyonu’nun (SHC) 11 Eylül saldırılarını finanse etmek amacıyla El Kaide’ye para aktardığını ileri sürdü.
Ancak ABD’de 1976’da yürürlüğe giren Yabancı Egemen Dokunulmazlıklar Yasası’na göre (FSIA) Suudi Arabistan’ın, ABD Dışişleri Bakanlığının Terörü Destekleyen Devletler Listesi’nde yer almaması, davada adı geçen kişileri dokunulmaz kılıyordu.
Davayı gören mahkemenin bu konudaki kararında “SHC, Suudi Krallığı tarafından Bosnalı Müslümanlara insani yardım etmek için oluşturulan ve denetimi yapılan bir kuruluştur. Birçok SHC çalışanı, Krallığın maaş bordrosunda gözükmekte olup Suudi Arabistan’daki idari mahkemelerde dava edilebilir.” ifadeleri yer aldı.
Bunun üzerine davacılar, SHC’nin Bosna’da kayıtlı bulunduğu ve hükümetten bağımsız olarak tanımlandığı için dokunulmazlığından feragat ettiğini öne sürerek, mahkemeden ABD’ye savaş ilan eden El Kaide’yi destekleyenler üzerinde geniş bir kişisel yargı yetkisi istedi.
Mahkeme, davacıların teröristlere yardım ettiklerine inandıkları prenslerin Suudi devletinden bağımsız yargılanması talebini de “davacıların 4 prensin 11 Eylül saldırılarını yönettiğini veya bir ajana (veya El Kaide’ye) saldırı için talimat verdiğini delillendiremedikleri, El Kaide ile iş bağlantısı olan beşinci prensin ise iş anlaşmalarını ABD’de gerçekleştirmediği için” yargılanmasına tabi olmadığına hükmederek reddetti.
İkinci Daire’nin kararı, davacıları hayal kırıklığına uğratırken ABD Bölge Yargıcı George B. Daniels’a devredilen dava, dokunulmazlıkları bulunmayan ve El Kaide üyesi teröristlerle doğrudan bağlantılarının olduğu öne sürülen bir dizi sanık aleyhine devam ediyor.
Biden’ın tazminat kararı davacıları böldü
ABD Başkanı Biden’ın, Afganistan’ın New York bankalarında bulunan ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi üzerine ihtiyati tedbir konulan 7 milyar dolarının yarısının 11 Eylül mağdurlarına tazminat olarak dağıtılmasına yönelik kararı, bu paradan ilk sırada faydalanmak isteyenlerle daha fazla tazminat beklentisi bulunan davacıları birbirine düşürdü.
ABD Kongresi’nde 11 Şubat’ta onaylanan Terörizm Kurbanları Yasası gereği, 11 Eylül mağdurlarına yaklaşık 3,5 milyar dolar ödenmesi planı yürürlüğe girmiş, durumuna göre bazı ailelerin diğerlerine göre ek ödemeler alabileceği bildirilmişti.
Kararın ardından 11 Eylül mağdurlarını temsil eden firmalardan Kreindler & Kreindler Hukuk Bürosu, mahkemeye gönderdiği mektupta sadece Taliban’a 2012’de dava açan ve “Havlish davacıları” diye bilinen gruba ödeme yapılmasına karşı çıkarak kendi müvekkillerinin de bu parada hakkının olduğunu savundu.
Mahkemeye yazdığı mektupta avukat James P. Kreindler, “Havlish davacıları”nın 11 Eylül’de ölen sadece 47 kişiyi temsil ettiğini ve mahkemenin bu kararının “öldürülen diğer 2 bin 930 kişinin ailelerinin zararına olacağını” savundu.
Söz konusu gelişmeler sonrasında ABD basınında 11 Eylül mağdurlarının davalarını kazanabilmek için birçok avukatlık firmasının lobi firmalarına para harcadığı bilgisine yer verildi.
Paralarına el konulan Afgan halkı karara tepkili
Taliban’ın Afganistan’ın yönetimini devralmasının ardından, ABD bankalarındaki paralarına el konulan Afgan halkının ekonomik sıkıntısı ise gün geçtikçe artıyor ve milyonlarca Afgan açlık sınırında hayatta kalmaya çalışıyor.
Afganistan’ın eski Kadın İşlerinden Sorumlu Bakanı Sima Samar’ın da aralarında bulunduğu 125’ten fazla Afgan kadın lider, ABD Başkanı Biden’a 15 Şubat’ta gönderdikleri mektupta el konulacak 3,5 milyar dolarla ilgili şöyle seslenmişti:
“Halkımız, teröre karşı savaşta diğer tüm uluslardan daha fazlasını feda ederek yıllarca ulusunuzla yan yana durdu. Ne 11 Eylül teröristleri ne de komutanları Afgan’dı. Biz, kendimiz bu terörün kurbanlarıyız. Afganistan halkı bu toplu başarısızlık yüzünden tekrar mağdur edilmemeli. Afganistan’ın varlıkları halkına aittir. Afgan halkından fon almak, tarihinin en kötü insani krizini yaşayan bir ülkeye karşı en kaba ve uygunsuz tepkidir. Yaralı bir elin ezilmesi gibidir. Şu an birliklerinizin güvenli şekilde geri çekilmesine ve Taliban’ın yeniden iktidara dönmesine izin veren ancak Afganistan ve halkı için acıdan başka bir şey getirmeyen bir ‘barış anlaşması’ ile karşı karşıyayız. Bu kararı tekrar gözden geçirmenizi rica ediyoruz.”
Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Martin Griffiths, 30 Ağustos’ta Güvenlik Konseyine yaptığı bilgilendirmede, Afganistan’da derinleşen yoksulluğa dikkati çekerek, ülkedeki 6 milyon kişinin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemişti.
Griffiths, “Afganistan’daki barınakların onarılması, iyileştirilmesi, kıyafet, battaniye gibi kışlık ihtiyaçlar” için 614 milyon dolara, hava şartları nedeniyle belirli bölgelere erişim kesilmeden önce de “gıda ve diğer ihtiyaçlar” için ilave 154 milyon dolara ihtiyaç duyulduğunu belirtmişti.
Sanıkların yargılanma süreci yıllara yayıldı
11 Eylül saldırılarını organize ettiği öne sürülerek 2003’te Pakistan’da yakalanan Halid Şeyh Muhammed’in hala sivil mahkemeye çıkarılmamış olması, hukuki sürecin sonuçlanmasının önündeki en büyük engeller arasında gösteriliyor.
Tutuklandıktan sonra “havasız bırakma, boğulma hissi yaratma, makattan su verme” gibi en ağır işkenceler sonucu suçunu kabul eden Halid Şeyh Muhammed, 2008’de ilk kez Guantanamo’daki askeri mahkemeye çıkarılmıştı.
Wall Street Journal’ın 30 Temmuz 2019 tarihli haberine göre, 11 Eylül terör saldırısının planlayıcısı olduğu öne sürülen Muhammed, hakkında idam cezası istenmemesi şartıyla iş birliği teklif etmişti.
Muhammed’in New York’taki sivil mahkemelerde yargılanması planları ise kamuoyunun ve politikacıların itirazı üzerine sonuçsuz kalmıştı.
ABD’nin Küba’da bulunan Guantanamo Deniz Üssü’ndeki askeri mahkemede 11 Eylül saldırısını organize etmek ve saldırıyı gerçekleştiren uçak korsanlarına lojistik destek sağlamakla suçlanan Muhammed dahil 5 kişinin yargılanmasına halen devam ediliyor.
Öte yandan 29 Temmuz’da eski ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey’deki golf kulübünde Suudi Arabistan destekli turnuvada etkinliği protesto etmeye hazırlanan 11 Eylül saldırısı kurbanlarının ailelerine yönelik soruyu, “Maalesef, hiç kimse 11 Eylül soruşturmasında sonuna kadar gitmedi.” diyerek yanıtlamıştı.
11 Eylül 2001’de ne oldu?
ABD finans sisteminin kalbi New York, 11 Eylül 2001 sabahı İkiz Kuleler olarak bilinen Dünya Ticaret Merkezi’ne yönelik terör saldırılarına uyandı.
Newark, Boston ve Washington’dan havalanıp San Francisco ve Los Angeles’a giden 4 yolcu uçağının kaçırılmasının ardından Los Angeles’a giden Amerikan Airlines’a ait yolcu uçağı, yerel saatle 08.46’da İkiz Kuleler’in kuzey yönündeki binasına çarptı. Kuzey kulesi alevler içinde yanarken United Airlines’a ait kaçırılan diğer bir uçak da ilk saldırıdan tam 17 dakika sonra canlı yayında güney kulesine çarptı.
İkiz Kulelere saldırıların ardından kaçırılan bir diğer uçak da ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) binasına çarptı.
Kaçırılan son uçak ise Pennsylvania eyaleti kırsalında F-16’lar tarafından düşürüldü.
11 Eylül saldırıları sonucu uçakları kaçıran 19 saldırgan hariç New York, Washington ve Pennsylvania’da toplam 2 bin 977 kişi hayatını kaybetti.
Kaynak: euronews