İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nde kısa süre önce açılan SETI Sonrası Tespit Merkezi’ndeki bilim insanlarının önünde göz korkutucu bir görev var: “İnsanlar Dünya dışı zeki bir uygarlıkla temas kurarsa ne yapmalı?” sorusuna cevap bulmak.
“Temas kursak başsız tavuklara dönerdik.”
Gökbilimciler, böyle bir temasa insanlığın en azından kısa vadede hazırlıksız yakalanacağını düşünüyor. Kaos çıkmasından endişe duyan uzmanlar, SETI Sonrası Tespit Merkezi‘ni de bunu engellemek için kurdu.
St. Andrews Üniversitesi’nden hesaplamalı bir dilbilimci John Elliott, “Kovid vurduğunda yarattığımız karmaşaya bakın” diyor: “Temas kursak başsız tavuklara dönerdik.”
The Guardian’a konuşan bilim insanı, “Her an olabilecek ve kötü yönetmeyi göze alamayacağımız bir olay” diye ekliyor: “Hazırlıksız yakalanmayı, bilimsel, sosyal ve siyasi açıdan başsız kalmayı göze alamayız.”
Tespit Sonrası Merkezi’nde de çalışan Elliott, uzaylılarla herhangi bir şekilde temas kurulursa ülkeler arasında iletişimi koordine etmekle görevlendirilecek. Zira akıllı yaşamla iletişime geçme meselesi tüm gezegeni ilgilendirdiği için ülkelerin birlikte hareket etmesi gerekecek.
“Ne yapmamız gerektiğini ve nasıl yapacağımızı anlamak için stratejilere ve senaryolara ihtiyacımız var” diyen dil bilimci, yine de uzaylılarla iletişim kurmaktan korkmadığını söylüyor:
“Dışarıda başka bir akıllı yaşam varsa, ki tüm göstergeler olması gerektiğini gösteriyor, bu bağlantı kurmak için harika bir fırsat. Bunu kaçırmamamız gerektiğini düşünüyorum.” Independent Türkçe, Futurism, The Guardian (Derleyen: Çağla Üren)
SETI nedir?
Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması (SETI), Dünya-dışı bir uygarlıktan veya başka bir gezegenden gelen mesajların varlığının saptanması ve saptanması halinde incelenmesi amacıyla ön çalışmaları 1960’lı yıllarda ABD tarafından yapılan, daha sonra geliştirilerek 1971’de NASA tarafından başlatılan bir projedir.
Son 30 yılda kaydedilen ilerlemeler, ET arayışındaki coşkuyu artırdı. Gökbilimcilerin güneş sisteminin ötesinde bir gezegenin varlığını ilk kez doğruladıkları 1992’den beri, bu tür 5.000’den fazla gezegen tespit edildi. Bilim adamları artık Samanyolu’ndaki 300 milyar yıldızın çoğunun kendi gezegen ailesini barındırdığına emin.
Elliott, “İnsanlar dışarıda hayat olmadığını düşündüklerini söylediklerinde, gerçekten de bilimsel düşüncenin gidişatına karşı çıkıyorlar” diyor.
Bununla birlikte, gezegenlerin bolluğu ve en azından bazılarının yaşanabilir olduğu varsayımı, hikayenin yalnızca bir kısmı. Önemli ölçüde daha güçlü teleskoplar artık daha detaylı aramaya imkan veriyor, gökyüzünün büyük alanları açılıyor.
Uzaylılarla ilk temas protokolü
SETI araştırmacıları, gelişmiş bir medeniyetten gelen yıldızlararası bir mesaj olan bir “tekno-imza” tespit ettiklerinde nasıl davranacaklarına dair bazı yönergelere zaten sahipler. Uluslararası Uzay Bilimleri Akademisi’nin 2010 deklarasyonu, gizemli sinyaller tespit edenleri, önce uzaylı olmayan sıradan kaynakları – örneğin koridorun sonundaki bir mikrodalga fırını – elemeye çağırıyor. Sinyalin yasal olduğu konusunda fikir birliği varsa, araştırmacılar kamuoyunu ve BM genel sekreterini bilgilendirecek.
Uzaylılar insanlığa temas ederse, bundan sonra ne yapacağımıza kim karar veriyor?
Sekiz maddeden oluşan bu taahhüt, bir SETI tespitinin derin bilimsel, sosyal, etik, yasal, felsefi ve diğer sonuçlarının tanınmasıyla yapılır. Bu girişimin geniş bir kamu yararına sahip olması, ancak arama sırasında toplanan bilgilerin nasıl ele alınacağı konusunda belirsizlik yaratması nedeniyle, imza sahipleri bu beyanı gönüllü olarak oluşturmuşlar.